DOLAR 27,3861 0.25%
EURO 29,0664 -0.07%
ALTIN 1.627,83-0,87
BITCOIN 7450530,86%
İzmir
24°

HAFİF YAĞMUR

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum'dan Habertürk'e açıklamalar

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum'dan Habertürk'e açıklamalar

ABONE OL
15 Temmuz 2023 22:59
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum'dan Habertürk'e açıklamalar
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Cumhurbaşkan Başdanışmanı Mehmet Uçum’dan Habertürk’e açıklamalar

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum'dan Habertürk'te Eren Eğilmez'e açıklamalar

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum’dan Habertürk’te Eren Eğilmez’e açıklamalar

Uçum’un açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

7 yıl sonra 15 Temmuz’a baktığımızda her geçen yıl hissettiğimiz bir şeyi bu yıl daha güçlü hissediyoruz. Hakikaten Türkiye uçmuş, dibe vurmadan geri çıkmış gibi geliyor. Öyle bir tehditle karşı karşıya kalmış ki, Türkiye’ye ait bütün değerlen öylesine bir tehditle karşı karşıya kalmış ki. Aslında Türkiye’de ikinci bir kurtuluş savaşı kazanmışız gibi. Gerçek anlamda ikinci kurtuluş savaşı vermiş, Türkiye’yi kurtarmış, halkımız Türkiye’yi bir kez daha kurtarmış gibi bir duygu veriyor beni. FETÖ ile ilgili pek çok katman var. 15 Temmuz’dan hemen önce terör örgütü olarak tanımlanmıştı. FETÖ’cü çetenin devlet içinde yuvalanmış hareketli yapıları vardı.

Sayın Cumhurbaşkanımız 10 Ağustos’ta Cumhurbaşkanı seçildikten sonra en büyük mücadele bu paralel yapıyla mücadeledir demişti. 15 Temmuz kalkışması sadece ülke içinde bir başkaldırı meselesi değildi, küresel emperyalizmin FETÖ’yü aparat olarak kullanıp Türkiye’ye saldırısıydı. Açık bir emperyalist işgal ve saldırganlık işgaliyle karşı karşıya kalmıştık. Atatürk’ün liderliği ile Cumhuriyet kazandık. Ama 15 Temmuz’da emperyalizmin yeni bir işgal girişimiyle karşı karşıya kaldık.

Bu süreçte FETÖ’nün ABD ile ilişkileri açığa çıktı. NATO’daki bazı güç odakları açığa çıktı. FETÖ’nün yeraltına geçtiğini gördük. Devlet içinde FETÖ’nün temizlendiğini gördük. Şimdi başka ilişki biçimleriyle varlığını sürdürmeye çalışan FETÖ yine var. Ama makro anlamda birçok şey açığa çıktı, mikro anlamında açığa çıkması gereken konular halen devam ediyor. Devlet FETÖ ile mücdaelesini sürdürmek zorunda ve bunu da çok iyi yapıyor.

Devrimci pratikler, devrimci eylemlerde saatler aylar, yıllar gibidir. 15 Temmuz gecesi saat 21.00’den itibaren kalkışma dış etkilerini göstermeye başlamıştı. Ankara, İstanbul’da. 14 saatte çok şey oldu. 14 saat içerisinde kalkışmanın her türlü saldırganlığı görüldü. Halkımız sokaklara çıktı. 2 milyon 600 bin insan 80 ilde sokağa çıktı. Birçok askeri ünitenin hareketlenmesinin önüne geçildi. Temel olarak kalkışmanın başarısızlığa uğradığı sabaha karşı anlaşılmıştı. 14 saatte neredeyse 1 yıllık süre yaşanmıştır. Bugünden geriye bakıldığında 14 saatte tehditler ve pratiklere baktığımızda birçok devrimci eylemle karşı karşıya kaldık.

Bu kalkışmaya sebebiyet veren lider kadrosu vs. kontrol altına alınmış, bir kısmı kaçmıştı. Riskli bölgeler enterne edilmişti. Devrimci eylemin tamamlandığını yaşayarak çok net gördüm. Niye buna milli demokratik devrim dediğimi ayrıca anlatırım. Gördüğüm olgusal durum budur. 15 Temmuz’dan önce Türkiye’de sistem ve hükümet modelini tartışıyorduk. Parlamenter sistem ve kapalı yapıların illegal yapılanmalara, çete örgütlerine yatkın olduğunu biliyorduk. Hükümet modelinin değiştirmenin zorunluluk haline geldiğini görmüştük.

15 Temmuz’a çeşitli yakıştırmalar yapmak. O realiteye, şehitlere, gazilere, halkın tepkisine rağmen çeşitli yakıştırmaları yapmak, Zekai Paşa çok açık söyledi ‘ihanettir’ dedi. 15 Temmuz sürecinde Türkiye’ye yönelik ciddi emperyalist saldırı oldu. Aparatı FETÖ’ydü. İdeolojik ve planlama merkezi ABD’ydi. NATO’daki bazı odaklardı.

Görünür gerçekliği ile olgusal gerçekliğin özdeş olduğu bir durum var. İade etme sürecini başlatmadılar. Sayın Bahçeli’nin eleştirilerinin isabetli olduğunu düşünüyorum. Planlama yapmak için ABD ile FETÖ’nün yoğun ilişki içinde ortaya çıkarıldı. Halen FETÖ yeraltına çekilmiş şekilde faaliyetlerini sürdürüyor. Bunları koruyanlar var. Sadece ABD’de değil, Avrupa’da çeşitli ülkelerde koruyorlar. İngiltere, Almanya ve diğer ülkelerde de alan açılıyor. Hukuki taleplerimizi yerine getirmiyorlar.

NATO içerisinde FETÖ’cü çete mensupların görevlerinden alınması için yapılan işlemler bizatihi NATO komutanının açıklamaları var. Onların görevden alınmasına tepki gösterdiler. FETÖ meselesinin bizim iç meselemiz olmadığı net. FETÖ küresel emperyalizmin aparatı. Bunu ABD içinde güç odakları ile sınırlı tutmuyorum. NATO içindeki bazı çevreler de bunu ortaya koydular. Bizatihi terör örgütlerinin kendisinin bir ajandasının olmadığını bütün dünya biliyor. Böyle olduğu için uygulama merkezi burasıydı, planlama ve ideolojik merkez dışarısıydı derken bu olgusal gerçeklere dayanıyor. Bu Cumhuriyetin kuruluşu ile bağlı, 100 yıllık hikaye. Biz hakikaten Atatürk’ün liderliğinde sömürgeleştirilecek coğrafyadan Osmanlı’yı tasfiye ediyorlar, manda mı, himaye mi, bağımsızlık mı diye süreçten biz kurtuluş savaşı kazanmış ve Cumhuriyeti kurmuşuz.

Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı emperyalist güçlerin operasyonel işleri bitmedi. İçeride işbirlikçi arayışları bitmedi. FETÖ de bu projelerden birisi. Burada asıl mesele Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplaşma meselesi. Burada asıl mesele Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının yok edilememesi. Halen de bu bir hedeftir. Tabii ki uluslararası ilişkiler var, ABD ile ilişkiler var. İmkanlarını buldukları anda Türkiye’nin coğrafi bütünlüğünü bozacak, bağımsızlığını zaafa uğratacak her türlü hamleyi yaparlar. Türkiye zorluğu bir coğrafyada bağımsızlığını korumak için müthiş mücadele veriyor. FETÖ’nün küresel güçlerle ilişkisi olduğu son derece net.

15 Temmuz’da FETÖ çetesi başarılı olsaydı yetki devri üzerinden adımlar atılacaktı. doğu ve Güneydoğu’nun PKK’ya terk edilmesi. Orada bağımsız, uydu devlet oluşturulması. Bu somut bilgi. NATO üyesi ülkelerinin vatandaşlarının 15 Temmuz ve sonrası süreçte can güvenliğini sağlamak iddiasıla NATO’nun sürece müdahalesi için yapılan yoğun faaliyetler var. NATO içindeki FETÖ’cülerin de kışkırtmasıyla. Sonuçta şöyle bir planlanmış durum vardı. FETÖ’cü çetenin lideri gelecek belli bölgeleri kendi hakimiyet alanına çevirecek. FETÖ laiklik karşıtı örgüttür. Türkiye’de enterasandır laikliğin savunucuları FETÖ’cülerle işbirliği yapmaktan çekinmediler.

İslamcı bir yapılanma ve onun dışında terk edilecek alanlar. Başka yerlere ilişkin birtakım hesaplar sözkonusu olabilirdi. Bölgeler yönetimine geçmek projeleri vardı. Türkiye’ye yönelik çok çeşitli haritalar var. 15 Temmuz bir devirme ve işgal girişimiydi. Seçilmişleri devirecek, Cumhurbaşkanını enterne edilecek, Meclis’i tasfiye edecek. İşgal girişimi ise adeta 100 yıl öncesi gibi işgal projeksiyonu da vardı. Bunların tahmin olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. 15 Temmuz’da saldırının boşa çıkarılması Türkiye’nin işgalden kurtarılması anlamında da son derece önemli. Türkiye’ye yönelik işgal girişimi varsa buna karşı ortaya koyulan eylem devrimci ve milli bir eylemdir.

O arada pazarlıklar yapılmaya çalıştı. 15 Temmuz’da yapılan yetki deviri pazarlığı daha sonra da yapılmaya çalıştı. Mesela PKK terör örgütü eylemlerine ara verdi. Devlette çok daha ayrıntılı bilgiler var bununla ilgili olarak. Çok iyi bir darbe planı hazırlamışlar. Fakat planı bozan gelişmeler oldu. Orduyu bütün olarak harekete geçiremiyorlar tabii. Emniyet üzerinden güçlü destek alamıyorlar. Bir tür manipülasyon üzerinden darbe planı kuruyorlar. Gün içinde gelişmeler sebebiyle darbe saatinin erkene alınması. Halkın ilk anda tereddütlü şekilde konuya yaklaşarak reaksiyon göstermesi. Binali Yıldırım’ın ‘kısmi kalkışma’ demesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halkı alanlara çağırması.

Bazı komutanların açıklama yapması. Askeri ünitelerde halkın engellemeler yapması. Birçok dtinamik devreye girdi. Bir program vardı, FETÖ’cüler izlerken ‘bu halk direnecek halk değil’ diye şeyler vardı. Cumhnurbaşkanı Erdoğan’ın ölümü göze alarak yaptığı liderli ve halkın sokağa çıkması. Yurtsever subay ve emniyet güçlerinin çeteye çok net tutum alması. Çok ciddi koordinasyonun yapılması. O gece yargı mensuplarının bu sürecin soruşturmalarını başlatması. Dünya tarihinde ilktir bu. Hiç öngörülemeyen birçok dinamik devreye girdi. Halk 26 gün boyunca demokrasi nöbeti tuttu. Kaosa karşı demokraksiye sahip çıkıldı. Meclis’in toplanması. 20 Temmuz OHAL’in ilan edilmesi, onların beklentilerini boşa çıkardı.

Demokratik devrim tartışması sol literatürde ortaya çıkmış bir tartışma. Geçmişte sol sosyalist devrim, demokratik devrim üzerinden bir tartışma yaşamıştır. Demokratik devrim meselesi siyasal sistemin işleyişinde, demokrasinin tercih edilmesi, halkın iradesinin belirleyici hale getirilmesidir. Milli egemenliğin halka ait olduğuna ilişkin koşulları hazırlarsan demokratik devrimi gerçekleştirmiş olursun. Devletin işleyişinde eğer milli egemenlik ilkesine dayanıyorsa, halkın iradesi belirleyici olmalıdır. 15 Temmuz’a kadar Türkiye’de iç iktidarlar dediğimiz, kadrocu, çeteci yapılar var. Bunların en büyüğü de FETÖ. Aynı zamanda sosyal taban oluşturan, ekonomik ve kültürel süreçlerde aktör olan örgüte dönüşmüş. Bunlar meşruiyeti olmayan iç iktidarlar. Meşruiyeti olmayan, milli egemenliğe karşı bir tür kurumsal egemenlik kullanan yapılar.

Demokratik devrim devlet işleyişinde demokratik iradenin, halkın iradenin belirleyici olmasını sağlamak demek olduğu için 15 Temmuz’a kadar bir devrim ihtiyacı var. Devlet içindeki iç iktidarları tasfiye etme ihtiyacı var. Bir demokratik merkez halk tarafından seçilenlerden oluşuyor. Meclis’te hükümetten oluşuyor. Cumhurbaşkanından oluşuyor. Demokratik merkeze karşı devlet içinde çöreklenmiş çetelere karşı antidemokratik yapı var. Dolayısıyla çatışma var. Bir yandan demokratik adımlar atılırken antidemokratik yargı pratikleriyle karşılaştık. İkili devlet pratiği bu çatışmadan kaynaklanıyordu.

Böyle bir süreçte 15 Temmuz’a geldik. 17-25 Aralık sürecinde yargı darbesi şeklinde süreç gelişti. Orada boşa düşürüldü. Bu FETÖ yapılanmasına dönelik tedbirler alındı ama kısmiydi. 15 Temmuz’da halkın ortaya koyduğu eylem, devlet içinde çöreklenmiş çeteyi temizleme imkanı sağladı. Bunun adı devrimci eylemdi. 15 Temmuz başarılı olsaydı Türkiye parçalanacaıktı. 15 Temmuz dünya siyasi tarihinde en katılımlı devrimci eylemdir bu. 2 milyon 600 bin insanla yapılan devrimci eylemden bahsediyoruz. Her devrimin tasfiye ve inşa boyutu vardır. Antidemokratik yapı ve çeteler tasfiye edilmiştir. 15-16 Temmuz milli demokratik halk devleti devletin yeniden inşasının koşullarını hazırlamıştır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hatırlayın 16 Nisan’dan sonra biz ilk seçimi 24 Haziran’da yaptık. Cumhurbaşkanımız oyunu kullandıktan sonra yaptığı ilk açıklama ‘halkımız adeta bir demokratik devrim yapıyor’ dedi. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın politik perspektifinde de bu böyle. Muhafazakar devrimcilik açıklaması da çok isabetli. Bu bizim dünya görüşümüze de çok uyuyor. Biz gelenekten geleceğe derdik. Kopuş devrimciliğini savunmadık. Korunması gereken gelenek, inanç, yerli, milli özelliklerimiz var. Bunları koruyarak devrimci dönüşümü gerçekleştirebiliriz. Sürekliliği koruyarak yapabiliriz. Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediğini süreklilik içinde yenilenme olarak görüyorum.

Bu ülkede hangi yaşam tarzına sahip olursanız olun, esas olan vatanseverliktir. Yurtsever, vatansever olacağız sonra farklı görüşler üzerinden ülkemize katkıyı yapacağız. Muasır medeniyet Atatürk perspektifidir ve tam bağımsızlıktır. Dolayısıyla geniş bir perspektifte aynı Türkiye tahayyülünün bir yaklaşımın ortaya çıktığını görüyorum.

80 ilde 2 milyon 600 bine yakın insan sokağa çıktı. Bütün kesimlerden, farklı görüşlerden, yaşam tarzlarından insanlar vardı. Ağırlıklı kesim muhafazakar olmakla birlikte yurtseverlik üzerinden, kurtuluş üzerinden kapsayıcılığı gördüğümüzü söyleyebiliriz. Siyasal alandaki farklılaşmalar toplumda keskin kutuplaşma var diye ifade ediliyor. Asla kabul etmiyorum. 15 Temmuz’daki demokrasi nöbeti bunun kanıtıdır. Ülke tehdit altında olduğu zaman milli değerler çok güçlü bir şekilde devreye giriyor. Yenikapı mitingi de böyledir. Yeri geldiğinde birlikte hareket etme kapasitesi vardır. Toplum zorladığı zaman kaçınılmaz oluyor. Yenikapı mitingine sayın Kılıçdaroğlu gelmiyordu, o kadar güçlü tazyikle karşılaştı ki, geldi ve oraya konuştu.

Muasır medeniyetin üzerine çıkmak Cumhuriyetin perspektifidir ve bugün biz her alanda o perspektife çıkmaya çalışıyoruz. Cumhurbaşkanımız 2014’ten sonra bu konuya vurgu yapmış, Atatürk’ün tam bağımsızlık perspektifine sahip çıkmıştır.

Ayrıntılar geliyor…

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP
    300x250r
    300x250r

    Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.